top of page

ÇEKİM GÜCÜ veya REZONANS


"Leadership and Vision" adlı bir makalede-üzgünüm zira o makaleyi bir türlü bulamıyorum-kuantum fizikçisi bir bilim insanının 1981 yılında yazdığı bir makalede 'aynı frekansı paylaşan elektronların zaman ve engel tanımaksızın birbirleriyle iletişim kurduklarını" yazıyordu. Harika bir şey değil mi? Zaman, mekan ve engel tanımaksızın birbirleriyle irtibata geçebilen cansız varlılar. Hayatın temel taşları yani. Aşağıdaki yazı da zannediyorum bu konuda benzer bir açıklama sunmaktadır. Önceki ifadeler ve aşağıdaki ifadeler, bioenerjinin uzaktan yapılan seanslarla insanlar üzerinde nasıl bir tesir yaptığı hakkında fikir verebilir kanaatindeyim.

‘‘Kalbimiz, inanç ve duygularımızı elektromanyetik titreşimlere ve dalgalara dönüştüren bir tür aracı olarak hizmet eder. Ve bu elektromanyetik dalgalar vücudumuzla sınırlı kalmaz, bütün çevremize uzanır, bizi kuşatan her şeyle iletişim halindedir. Kalbimiz, bütün inançlarımızı, geleceğe yönelik düşlerimizi ve duygularımızı başka bir dile, titreşimlerin ve dalgaların kodlanmış diline çevirir ve bunları evrene gönderir.

İnançlarımız kalbimizin yaydığı elektromanyetik dalgalar sayesinde fiziksel dünyayla etki alışverişinde bulunur. Yayılan bu enerjinin ne denli büyük olduğunu HeartMath Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalar gözler önüne seriyor: Kalbin elektrik akımı (EKG), beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) altmış kez daha kuvvetlidir. Kalbin manyetik alanı ise beyninkinden beş bin kez daha kuvvetlidir. Demek ki kalbimizle, beynimizle yaydığımızdan çok daha fazla enerji yayıyoruz. Peki bunu bilmek, bizim için neden bu kadar önemli? Çok basit, çünkü bu sayede, bazı dileklerimiz hemen gerçekleşirken, bazılarının gösterdiğimiz tüm çabalara rağmen neden bir türlü, bir şekilde gerçekleşmediğini anlayabiliyoruz. İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadan olumlama (imgeleme) yaparsak ya da bir şeylerin hayalini kurarsak, sadece beynimiz elektromanyetik dalgalar yayarken, duygularımızın gerçek merkezi olan kalbimiz beş bin kat daha büyük bir kuvvetle, genellikle tereddüt ve korku olan asıl inancımızı dünyaya yayar. Bunun sonucu apaçık ortadadır; hayatımızda sadece kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şey gerçekleşecektir. İnançlarımızı duygularımızla desteklediğimiz zaman yaydığımız enerji çok daha büyük olur. Üzgün, depresif ve bitkin olduğumuz anlarda kalbimizden yaydığımız hüzünlü duygular, mantığımızdan gelen isteklerden her zaman daha güçlü olacaktır. Peygamberle, günümüzün ve geçmişin dünyaca ünlü alimleri ve bilgeleri ısrarla “Kalp gözüyle görmeyi” öğrenmemizi söylerler.’’(Pierre Franckh). Bu ise olayların perde arkasını görme çabasını ifade eder. Yani olayların hikmet boyutunu. Soru şudur:"Bu ve benzeri olaylar/kişiler neden hep beni bulur. Acaba hayatımdan ne değişmeli ki, karşılaştığım olaylar ve kişiler de-karakterler-değişmeli?


Teşekkürler ROP

5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page